18 Kasım 2011 Cuma

kar

ne bir çocuk oyunusun
ne şehrin beyaz çatısı
ne de huzur adı izlemenin seni artık,
artık
soğuk çadırsın,
çıplak çocuk ayağı
doğunun ayaz geceleri,
doğduğum mevsimin gerçeği
kusura bakma,
bu kış sevemeyeceğim seni

16 Kasım 2011 Çarşamba

Re: puding teoremi

uyan imsolate,, çok geç kalma, tam kıvamında olmuş kakaolu puding tadında
bi gün bugün:) tadını çıkar, afiyet olsun:)

15 Kasım 2011 Salı

öz-geçmiş

Sevgili ünsüz benzeşmesi,, cv’m ne yapsam bana benzemiyor:( Onu verirsem kimi işe alacaklarına emin bile değilim. Ya o sırada beni çağırırlarsa ve ben üstüme alınmazsam.. Ya aynı anda herkes parmak kaldırırsa ve ben çekinip indirirsem. Bi şiirin kötü çevirisi gibi. İçinde bi şeyler var ama eksilte eksilte var sanki. Hiç sevmedim onu. Verirken de istemeyerek verdim. Alan, kahve döktü. Ben üzülmedim. Bi hatayı örtbas etmişim gibi üzülmedim. Önemli değil dedi. Benim için de dedim. Tabi içimden dedim. Şimdi ellerinde, kahve lekeli. Beni anlatan kısmı artık okunmuyor. Benim için, bu ne cürret, onlar için, ne münasebet.

13 Kasım 2011 Pazar

"Kimsenin gülmediği kötü bir komedi oldu bu ülke." E.T.

11 Kasım 2011 Cuma

modern dünya, trafik lambasını sen mi çıkarttın??

Ailemin beni anlamasını seviyorum. Ben anlatırken yüzüme bakmasını, o sırada annemin yemeği, babamınsa bana bi şeyler yedirmeyi düşünmesini seviyorum. Söylediklerimi bitirince, ikna olmalarını, saygı duymalarını, gururla yüzüme bakmalarını seviyorum. Abiler, sevdiklerini hiç belli etmezler. Abimin ifade etmese bile beni sevmesini seviyorum. Hepsi anlıyor beni. Hepsi onaylıyor. Sonra kendi cümleleriyle etraflarına anlatıyor. Demin hep beraber aynı konuda konuşuyorduk halbuki. Şimdi hepsi ayrı şeyden bahsediyor. Emin bi şekilde, gururla, savunarak. Farkındayım kızmıyorlar bana, gönlümü hoş tutmak için yapıyorlar her şeyi. Suçlu hissettirmiyorlar, laf sokmuyorlar, bi şey beklemiyorlar, benden zeki olduklarını kanıtlamaya çalışmıyorlar, yargılamıyorlar, özgür bırakıyorlar, ben ne kadar anlatsam, hatırladıkları gibi davranıyorlar, anladıkları kadar hatırlıyorlar. Takdir ediyorlar önemlisi. annemin tek istediği renkli ve dar şeyler giymem, ve yemeklerini sorunsuzca yemem, sonra gezmeceler, tozmacalar.. babamınsa, ona bi şey söylemem ve onu hemen yerine getirmesi, sonra bunu saatlerce, günlerce beraberce anmamız, tekrarlamamız, takdir etmemiz, ve onun bu deneyiminden ders almamız. Abimin benden ne istediğini gerçekten bilmiyorum. O çok belli ediyor galiba anlamadığını, onun için konuyu kapatıyor, susuyor, sonra bi şeye ihtiyacın var mı diye soruyor. Yaşadığım şehir de aynı ailem gibi. Ben gelmeden henüz önce yeni yağmur yağmıştı, serper sadece buralara, toprağı kokutur, sonra geçer. gülümsetiyor beni varolan gelişmeler, modern dünyaya ayak uydurma çabası, başarılı bir şekilde altından kalkması, bu nimetlere ulaşmak için sorun çıkarmaması.. her şey yürüme mesafesinde mesela burda. şehir bizim evin etrafında kurulmuş sanki. Müzede aynı uzaklıkta, terzi de, hastane de bizim sokak da kütüphane de. Sinsice testler yapıyorum üzerlerinde, utanarak. Bana yetip yetmediklerine dair sorular soruyorum çaktırmayarak. Mesafeleri ölçüyorum, yemekleri test ediyorum, esnafla sohbet ediyorum, tiyatroya gidiyorum, hem de hiç gitmediğim kadar tiyatroya gidiyorum. Bütün sorulara doğru cevap veriyor, sadece şıkkı da söylemiyor, alternatif sunuyor, beni mahçup ediyor. Tanıdım seni diyor, sen bu şehirde doğmuş, bu şehirde büyümüş, şimdi kafanın karışıklığını şehre yüklemeye çalışan toy ergen, yanlış sulardasın. yanlış anladın aslında amacım.. diyorum, dinlemiyor, söylemek istediği kadar söylüyor. Üzülüyorum, şehir de yardımcı olmuyor, ailem kadar dinliyor, ailem kadar karışıyor, arka caddeye yeni konan trafik lambasında "yaya için yeşil ışık" yanıyor, eskiden hiç yoktu, gülümsüyorum, karşıya geçiyorum. artık neredeyse her caddesinde trafik lambası var şehrin, o lambayı yakıyor, geçip geçmemek sana kalıyor.

10 Kasım 2011 Perşembe

ben demedim,o dedi, gurursuzsun dedi,gurur cevap verdi.

Kelimeler özgür olmalı. Küçük kara balıklar gibi kozalarını kırmalı. Yüklediğimiz anlamlara sığmamalı. Maksatlarını aşmalı. Zaman zaman başka kelimeler olmalı. Zaman zaman koca cümleler. Mesela tanımlanmamalı insan onlarla kolayca. Öylesine cümlelerde kullanılmamalı. Empati soğuk kelime. Yer değiştirmemeli sadece, dans etmeli, sevişmeli, ayrışmalı yer yer. Söylediğinden büyük laflar kastedmeli, daha büyük anlamlar. Aslında gururum yok değil, var. Ama tartıştık biz onunla. Suçladı beni, isyan etti. Kabuğunu, sıkışmışlığını, mesafesini, mutsuzluğunu bana atfetti. Bağırdı, çağırdı. Başka başka anlamlar kurdu bana. Açıkladı, ikna etti. Büyüdü içimde, olgunlaştı bu haliyle. Sonra barıştık biz, alıştık. Eskisi gibi, her zaman yanımda. Şimdi daha bir mutlu ama. Eski kibiri yok. Gülümsüyor her yaptığının arkasından, beraber gülümsüyoruz, gururla.

6 Kasım 2011 Pazar

“bugün bayram erken kalkın çocuklar..”

Mesela takvim bozulsa, ha bi gün önce, ha bi gün sonra, rakamlar karışsa büyükler küçük, küçükler daha da küçük, yollar uzasa, hayatın adı yolcukluk olsa, kümeler kesişemese artık, ünsüzler benzeşemese, sevgiliye bi adım ya geç kalınsa, ya da erken davranılsa, sözcükler cımbızla seçilse, herkes birbirini yanlış anlasa, yüz kızartıcı suçlar işlense, şöyle utandıracak, battaniye altından çıkartmayacak, heyecanlar içinde kalınmasa, denge; denge hastalıklı kelime, dengeyi kurmak adına çelişkiler yaşanmasa, çelişkili yaşansa, iyilikler yasaklansa, kötülükler anlaşılmaya çalışılsa, suçlular salınsa, depremler olsa, şöyle insanlar yerin dibine girip girip çıksa, ağaçlar yine kök salsa, kökler bize dolaşsa, nefes aldırmasa, ağaçlar artık sadece nefes almamak için varolsa, nefes almadan yaşanmaya devam edilse, yaşadığın yer sevilmek zorunda kalınmasa, ülkeler sevilmese, ülkeler terkedilse, sular kesilse, sabahları yüzler yıkanmasa, fabrikalar artık sadece maskeler üretse kirli yüzler için, ortalık toz duman dolsa, kimse kimseyi dinlemese, sevdiğini söylemese, sen sevdiğini sanmasan..

sonra çocuklar yine gelse dünyaya, senin yine aklına düşse onların varlığı, küçük büyük, babasız da doğsalar çocuk onlar, sana baksa çocuk, sen dünyaya tekrar baksan, inansan, mucizelere inansan,, yeniden sevsen, birileri hala şaşırtabiliyor seni..

5 Kasım 2011 Cumartesi

evde olma hali..

bi ev olsa insan, şöyle oda oda, birinden girse diğerinden çıksa, hepsinde farklı şeyler yapsa, canı isteyince kapısına kilit vurup çıksa, kusura bakmayın evde değilim bugün dese..
selam veremeyeceğim kendimde değilim. tatildeyim şimdi kendime gelinceye kadar. tabi tabi dönünce beklerim. ama şimdi vallahi müsait değilim.
dönünce açsa kapılarını, ev dolup taşsa. hoşgeldiniz dese, sen de hoşgeldin. odalarda çocuk sesleri. mutfakta anne yemeği. fırından sıcacık, kakaolu bi kek çıksa, kalbi kek kadar kabarsa ama kek hiç yanmasa. arada temizlik yapsa, küf yeşili pas tutan yerler geçse. bi ekmek almaya gitse, çay demleyip akşama kahvaltılık bi şeyler yese. telefon çalsa sonra zırrr zırrr. numaraya bakmadan direkt açsa. bavulları raftan çıkarsa, gidenlere şaşırsa, sonra birileri çat kapı çıkıp gelse, hazırlıksız yakalansa, zaten anahtar onda.:))
ama sonra deprem olursa, enkaz altında kalmasa, sarsılsa da..

4 Kasım 2011 Cuma

uyan imsolate,, çok geç kalma, zencefilli çay tadında bir gün bugün..

2 Kasım 2011 Çarşamba

bilemedim ki..

aslında başka bi şey…

mesela çiçek derim, ama buket olsun şöyle karışık

yılbaşı çerezi, hem pahalı, hem güzellerinden, kalorilisi de var, sağlıklısı da

kuponla alınan sofra takımı değil ama, ya da süpermarketin ekonomik bayram paketi hiç değil,,

tümcedeki uzun bir üç nokta bu, değil öylesine

dedim ya başka bi şekilde

aslında balık isimlerini bilmemenle ilgili,, hepsi balık gibi gibi..

öyle değil işte..