26 Şubat 2012 Pazar

lügat

"börek bitti, çok açım ve denizin kalabalık bir lügatı olduğuna, ona bakarsam çoğalacağıma, balık adlarına benzer yepyeni kelimeler edineceğime inanırım. "Lüfür" mesela, 'hafif küfür' demek için güzel bir kelime değil mi? Çok canlı, büyük kitleleri anlatmak için "vardayla" desek mesela. Kötü, bayat esprilere, şöyle homurdanır gibi, aşağılar bir tonla, "homsi" desek fena mı olur? Çok başarısız düşünceler bunlar, öyle değil mi "götlek tefaller?"

14 Şubat 2012 Salı

acaba tanrı da bana inanıyor mu?

Aylarca yaptığımız her işte Selim de yanımızdaydı Yeliz'le. Aldığımız her kararda Selim'ce bir şeyler arıyorduk. Bir roman karakterinden fazlasıydı o, tanımayanın anlamasını bekleyemezdik. Bizim için onu özümseyip yaşatmak o zamanlar hayatımıza anlam katan önemli bir şeydi galiba.
Öyle bir okuyuşta anlamadık, tartıştık, ağladık, güldük üzerine günlerce..

Selim olsaydı böyle yapardı dedik, Selim olsaydı böyle derdi.

Sonra gittik aynı insana aşık olduk hatta, zaten kesin Selim de severdi. Öğrenince ikimiz de geri çektik kendimizi ama. Bir müddet sonra daha az konuşur olduk üzerine, daha sonra da hiç konuşmadık belki de. İndi derinlere.

Yıllar sonra bir ödevim oldu. Aksine en zevk aldığım ödev değildi. Bir hikaye yazmalıydım, Paris Pantheon üzerine. Araştırdım. Fransız entelektüellerinin gömüldüğü yerdi Pantheon. Soufflot, Victor Hugo, Marie Curie, Balzac'ın anıt mezarıydı. Hikayemin kahramanları onlar olabilir diye harika!! bir fikir geldi aklıma. Kalksınlardı yerlerinden bu ruhlar, yapının içinde Fransa'yı, toplumu, mimarlığı, tanrıyı sorgulasınlardı! Buraya kadar her şey yolundaydı.

acaba tanrıya inanıyorlar mıydı, Fransa’ yı seviyorlar mıydı, peki ya değdi mi, yaptıklarına değdi mi?

şimdi karakterleri daha iyi tanımam gerekiyordu yaşatmak için. Kurgulamak için. Hepsi birbirinden zordu. Ve zamanım yoktu. Ne kadar istesem de, çok az tanıyordum kendimce. Sandığımdan da çoklardı içlerinde.. Didik didik ettim hepsini, en temel özelliklerini kullandım hemencecik.

Souflott -ben tanrıya inanmam dedi ve Curie cevap verdi..
(belki bu kadar ruh!suz değildi)

Böylece yazdım diyalogları. Finali geçmem onların iki dudağının arasındaydı çünkü. Bu ödev yüzünden bildiğin suçluluk hissettim uzun süre. Mezarlarından kaldırdığım veya tanrı hakkında atıp tuttuğum için değil, daha iyi tanımadan onları tükettiğim için. Hocam beğendiğini söyledi. İyi kurtarmışsın, eline sağlık dedi. Selim olsa benden nefret ederdi. Sevinemedim. Zaten durumu kurtarmak için yaptığım hiçbir şeyi sevmedim.